Cengiz Aytmatov Eserlerini Neden Yazdı?
Dünyaca ünlü yazar Cengiz Aytmatov' un, eserlerini hangi amaçla yazdığını kendi cümlelerinden yola çıkarak anlatıyorum.
Bu başlık altında Cengiz Aytmatov’ un eserlerini yazarken ki genel amacını, düşüncesini kendi cümlelerinden yola çıkarak açıklamak isterim. Aytmatov hikâye ve roman yazar. Pek de güzel yazar. Bu hikâye ve romanlarında Aytmatov’ un yaşamından izleri sıklıkla görürsünüz. Kendi tecrübelerini, bu tecrübeler sonrası bulduğu doğru ve yanlışları okuyucusuna aktarır. Bunu yapmasındaki amaç ise ‘’insanlığın gelişmesi’’ fikridir. İnsanlar tarih boyunca sürekli bir değişim ve gelişim içinde olmuştur. Teknolojisi değişmiş, yaşam şekli değişmiş, doğru ve yanlışları değişmiş, bilinç düzeyleri değişmiştir. Bireylerden başlayan, toplumları etkileyen ve sonuç olarak bütün insanlığı etkisine alan bu değişimin ve gelişimin kaynağı ‘’tecrübe’’dir. Her insan hayatta karşılaştığı olaylardan etkilenir ve bu etki sonucu değişir. Değişim iyi veya kötü olabilir ama sonuçta bir tecrübedir ve insana bir ders verir. Bunun gibi bazı tecrübeler etki derecesine göre toplumlara dahi mal olup dilden dile aktarılan halk hikayeleri olarak insanlara ders verir. İnsanlar işte bu derslerle gelişirler.
Cengiz Aytmatov’un ‘’Gün Olur Asra Bedel’’ adlı romanındaki Abutalip Kuttubayev adlı karakter, yaşamındaki onca zorluğa rağmen yaşadığı bölgedeki halk hikayelerini ve efsaneleri derleyip kitap haline getirmeye çalışır. Ayrıca kendi tecrübelerini, İkinci Dünya Savaşı sırasında cephede yaşadıklarını bir hatıra defteri yazıyormuş gibi yazar. Bunu yapmasındaki amaç ise kendi tecrübe ve düşüncelerini çocuklarına ve diğer insanlara bırakabilmektir. Cengiz Aytmatov bu karakter üzerinden şu tespitleri yapar:
‘’Bunca çileli maceraya rağmen hala yaşıyorum işte. Düşündüm ki, kaderin beni o felaketlerden çıkarması belki bir tesadüf değildir. Bunları başkalarına, her şeyden önce çocuklarıma anlatmam, onların ders alması için sağ bırakmıştır beni. Madem ki dünyaya gelmelerine sebep oldum, hayatımı, düşüncelerimi bilmeleri gerekir. Elbette herkesin kabul ettiği gerçekler, ortak doğrular vardır. Ama herkesin bir de kendi görüşü, düşüncesi, tecrübesi vardır. İşte bu görüşler, o kişinin ölümüyle yok olup giderler. Bir insan, dünya güçlerinin vuruşmasından, ölümle kalım arasındaki birçok halkalardan geçmişse, bu kargaşada yüz defa ölebilecek iken hala hayatta kalmışsa, çok görmüş, çok öğrenmiş olur. Neyin iyi, neyin kötü, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlamış olur. Zaman çarkı dönüş hızını arttırıyor. Bununla birlikte, kendi kuşağımız için son sözü yine kendimiz söylemeliyiz. Atalarımız bu maksatla bazı efsaneler, masallar söylemiş ve kendilerinden sonraki kuşaklara ne kadar büyük insanalar olduklarını anlatmak, kanıtlamak istemişlerdir. Biz de bugün atalarımız hakkındaki yargımızı bu efsanelere bakarak veriyoruz.’’
İşte Aytmatov, bu düşünceden yola çıkarak yaşadığı toprakları, geçmişin tecrübeleri olan efsaneleri ve hikayeleri, kendi tecrübelerini bu eserinde ve diğer eserlerinde okuyucuya, aynı zamanda da gelecek nesillere aktarıyor. Tecrübelerin birikmesi ve nesilden nesle geçmesiyle insanın bilinci gelişecektir. Buna rağmen Aytmatov, geçmişten günümüze kalan bu gelenek ve görenekleri olduğu gibi kabul etmez. Yanlış bulduklarını da eleştirmekten geri durmaz. Çünkü insan kaynaklı olan gelenek ve görenekler de yanlış olabilir.
Çocuk denebilecek bir yaşta İkinci Dünya Savaşının cephe gerisine tanık olan, savaşın toplum üzerindeki etkilerini ilk elden tecrübe eden, sırf bir siyasi ideoloji yüzünden babasını kaybeden, Joseph Stalin yönetimindeki SSCB’ de yaşayan Aytmatov, ölümüyle birlikte tecrübelerinin yok olmaması için, kendi kuşağıyla ilgili son sözü kendisi söyleyerek gelecek nesil olan bizlere bu satırları bırakmıştır. Cengiz Aytmatov’un hikâye ve romanlarını okuyan ve anlamaya çalışan bizler, Aytmatov’ un bize aktardıklarından ders çıkarmaya çalışan bizler, insanlığın gelişmesine katkı sağlayacak bir fırsata sahibiz böylece. Aytmatov’dan aldığımız bu düşünceleri kendi tecrübelerimiz sonucu ulaştığımız doğru ve yanlışlarla birleştirerek diğer insanlara ve gelecek nesillere yazarak ulaştırabiliriz.
Cengiz Aytmatov’un Yayımlanmış Eserleri: (Bu tarihler, eserlerin ana dillerindeki ilk yayım tarihleridir.)
- Zorlu Geçit (1956)
- Yüzyüze (1957)
- Cemile (1958)
- İlk Öğretmenim (1962)
- Toprak Ana (1963)
- Dağlar ve Steplerden Masallar (1963)
- Elveda Gülsarı (1963)
- Selvi Boylum Al Yazmalım (1963)
- Kızıl Elma (1964)
- Beyaz Gemi (1973)
- Fuji Yama-Fuji Dağının Tepesi (1973)
- İlk Gelen Turnalar-Erken Gelen Turnalar (1975)
- Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek (1976)
- Gün Olur Asra Bedel (1980)
- Dişi Kurdun Rüyaları (1986)
- Darağacı (1988)
- Cengiz Han’a Küsen Bulut (1990)
- Kassandra Damgası (1995)
- Dağlar Devrildiğinde-Ebedi Nişanlı (2007)
NOT: Aytmatov’un eserlerini sıraladığım bu listede yer alan bilgiler internetten derlemedir. Dolayısıyla bu listede yazarın yer vermediğim birkaç eseri olabileceği gibi verdiğim tarihlerde yanlışlık da olabilir. Bu hususu göz önünde bulundurun.
Cengiz Aytmatov ile ilgili sitede yer alan diğer içerikler:
Gün Olur Asra Bedel - Cengiz Aytmatov
Cengiz Han'a Küsen Bulut - Cengiz Aytmatov
Tepkin Ne?