Kız Kulesi
Marmara Denizi' nin Üsküdar kıyısında Salacak Sahilinin açıklarında bulunan Kız Kulesi, gece gündüz demeden İstanbul'un güzelliğine güzellik katar. Ancak Kız Kulesi' nin tek özelliği bu dillere destan güzelliği değildir; kule, sahip olduğu uzun tarih boyunca değişik pek çok amaç için kullanılmıştır.
Marmara Denizi' nin Üsküdar kıyısında Salacak Sahilinin açıklarında bulunan Kız Kulesi, gece gündüz demeden İstanbul'un güzelliğine güzellik katar. Ancak Kız Kulesi' nin tek özelliği bu dillere destan güzelliği değildir; kule, sahip olduğu uzun tarih boyunca değişik pek çok amaç için kullanılmıştır.
Kız Kulesi' nin ne zaman yapıldığı hakkında kesin bir bilgi yok, ancak bazı kaynaklara göre Kulenin mimari yapılanması M.Ö. 341' e kadar inmektedir. Bu açıdan kulenin ilk olarak Antik Yunan Devletleri zamanında inşa edildiği düşünülebilir. Büyükçe bir kayadan başka bir şey olmayan bu küçük adacık üzerine kurulmuş kule, tarih içinde pek çok kez değişiklik geçirse de günümüzdeki halinde, tek katlı bir yapı ve deniz fenerinden meydana gelmektedir. Kız Kulesi, tarihi boyunca ticari gemilerden vergi toplama, savunma, hapishane, deniz feneri, sürgün adası, 1830' daki kolera salgınında karantina hastanesi ve radyo istasyonu gibi farklı pek çok amaç için kullanılmıştır.
Türk Tarihinde Kız Kulesi: Türklerin Kız Kulesi ile ilk temasları Osmanlı Beyliği' nin kuruluş yıllarında olmuştur. Bizans imparatoruyla görüşmek için Üsküdar' a gelen Orhan Bey (1281 - 1362), Kız Kulesi' nde hazır bulunan İmparator Mateo Kantakuzen (1355 - 1376) ile görüşmelerini sandallara gidip gelen elçiler aracılığıyla yaptılar.
1453 yılında Fatih Sultan Mehmet' in İstanbul' u fethinden sonra İstanbul' da bulunan pek çok eserin yanı sıra bakımsız durumda bulunan Kız Kulesi' de onarıldı ve tahtadan bir kule inşa edildi. İnşa edilen bu tahta kuleden meşalelerle gemilere yol gösteriliyordu. Daha sonradan çıkan bir yangında tahta kulenin harap olması üzerine Padişah 3. Ahmet' in buyruğuyla Sadrazam Damat İbrahim Paşa buraya 1719 yılında taştan bir kule inşa ettirdi.
Kız Kulesi Bizans zamanında kullanıldığı gibi Osmanlı zamanında da sürgün yeri ve hapishane olarak kullanılmıştır.Kız Kulesi' ne hapsedilenler arasında Padişah 1. Mahmut (1696 - 1754)' un Kızlarağası Beşir Ağa ile Sadrazam Hekimoğlu Ali Paşa' da vardır.
Günümüzde Kız Kulesi: Türkiye Cumhuriyeti' nin kurulmasından kısa bir süre önce kulenin deniz feneri olarak kullanılmasına yeniden başlandı. 1940' lı yıllarda kulenin zeminini sağlamlaştırmak için çalışmalar yapıldı. 1964 yılında Savunma Bakanlığı' na devredilen kule, 1980' li yılların başında askeri amaçlı radar istasyonu olarak kullanıldı. 1995 yılında Turizm Bakanlığı tarafından kulenin işletmesi 49 yıllığına Hamoğlu Holding' e kiralandı. Böylece restorasyonu yapılan kule günümüzde ise, turistik seyir mekanı, müze ve restaurant olarak kullanılıyor. Kız Kulesi' ni ziyaret, sabah 09:00 - akşam 19:00 arasında serbest. Kız Kulesi müzesine giriş ücretleri, tam bilet 20 TL iken öğrenci ve 60 yaş üstü kişiler için kişi başı 10 TL olarak ücretlendirilir.
Kız Kulesi Efsaneleri: Kız Kulesi' ne yabancılar tarafından ''Leandr Kulesi'' veya ''Damalis Kulesi'' de denmektedir. Bu isimler, Kız Kulesi' yle ilgili eski efsane ve hikayelerden dolayı verilmiştir. Şimdi Kız Kulesi' yle ilgili bu efsanelere bakalım:
Hero ve Leandros Efsanesi: Hero adlı bir kız ve Leandros adlı bir erkeğin ölümsüz aşk hikayesiyle ilgili bir efsanedir bu. Aslında bu efsanenin Çanakkale Boğazı'nın en dar yerinde geçtiği de söylenir. Ancak efsanenin romantizmi nedeniyle zamanla Kız Kulesi'nde ve dolayısıyla Marmara Boğazı'nda geçer şekilde anlatılagelmiştir. Kız Kulesi denince ilk akla gelen efsanelerden biridir bu.
Efsaneye göre vakti zamanında Üsküdar sırtlarında Aşk ve Güzellik Tanrıçası Afrodit adına bir tapınak vardır. Her yıl ilkbaharda, doğanın uyanışı adına tapınak çevresinde törenler yapılır ve aşkı bulamayanlar hayallerine kavuşabilmek için Tanrıça Afrodit'e yakarırlar. Hikayede adı geçen Hero, tapınakta görev alan rahibelerden biridir ve kulede kumrulara bakmakla görevlidir. Leandros ise boğazın karşı kıyısında yaşayan genç bir delikanlıdır. Leandros bir gün, ilkbaharda yapılan törenlerden birine gider. Bu törende birbirlerini gören Hero ve Leandros birbirlerine sırılsıklam aşık olurlar. Ancak bu aşka büyük bir engel vardır. Tapınak rahibesi olan Hero'nun evlenmesi yasaktır. Günler geçtikçe sevdiğine kavuşamamanın acısı ikisini de yakar olmuş. Bir gece ay ışığı altında kıyıdan kule tarafını seyre dalan Leandros, yüreğinin sızısını bastırmaya çalışırken bir ışık görür. Hero, kulenin tepesinde meşaleyle Leandros'a yol göstermektedir. Hero'ya kavuşma arzusu daha da güçlenen Leandros, parlak ay ışığı altında durgun boğaz sularına atlar. Dayanıklı bir genç olan Leandros ayrıca iyi de bir yüzücüdür. Kuleye varan Leandros Hero'suna, Hero'da Leandros'una kavuşur. O geceyi aşklarını kutsamakla geçirirler.O geceden sonra birbirlerine kavuşmanın tek yolunun bu olduğunu anlayan iki genç her gece buluşmaya başlarlar. Kız Kulesi ise her gece bu ikisinin aşkı ve sevişmelerine tanıklık eder.
Leandros yine bir gece çok sevdiği Hero'suna kavuşmak için fırtınaya, boğazın azgın sularına aldırmadan suya atlar. Kaderin cilvesi o ya, Hero'nun biricik aşkına yok göstersin diye yaktığı meşale fırtına yüzünden söner. Bulutların ayın önüne set çektiği zifiri karanlıkta, meşalenin ışığını da gözden kaybeden Leandros fırtına dalgaları arasında git gide kuleden uzaklaşır. Pes etmek istemeyen Leandros'un sonunda gücü,takati kalmaz ve boğazın karanlık sularında kaybolur.Sabaha kadar endişe içinde sevdiceğini bekleyen Hero, sabah olup Leandros'un cesedi kıyıda bulununca acısına dayanamaz ve kulede her gece meşale yaktığı yerden kendini boğazın sularına bırakır.
Hero ve Leandros'un aşk hikayesi şu dizelerle anlatılır:
Yüzerek geleceğim sana
Güzel kız, senin sevgin uğruna
Sana geleceğim
Sen beklerken beni ürkek bakışlarla
Yüzerek geleceğim sana
Dalgalar gemilere bile geçit vermese
Yüzerek geleceğim sana
Azgın dalgalar arasından
Kız Kulesinin Yılanlı Hikayesi: Bizans İmparatorunun yıllar sonra bir kızı olur. Buna çok sevinen İmparator kızının doğum gününü ülkede bayram ilan eder. Her yıl prensesin doğum günü şenliklerle kutlanır. Kızı biraz büyünce, ülkesinin bilginlerini bir araya toplayan İmparator kızının taht için eğitilmesini ister. Fakat bilginlerin en yaşlısı İmparatora, kızının on sekiz yaşına basmadan bir yılan tarafından sokulup öleceğini kehanet eder. Bu kehanet üzerinde çok endişelenir İmparator. Kehanete inansın mı, inanmasın mı bilemez. Kızına çok düşkün olan İmparator, küçücük bir ihtimal dahi olsa bu kehanete karşı önlem almak ister. Kara kara düşünürken günler geçer ve sonunda aklına bir fikir gelir. Üsküdar açıklarında bulunan kaya şeklindeki küçük adacık üzerine bir kule inşa ettirir ve kızını yaşaması için bu kuleye gönderir. Kuleye bir ikinci kişinin ayak basması yasaktır. Prensesin yiyecek ve giyecekleri ise uzatılan bir halat yardımıyla kuleye gönderilir. Böylece yıllar geçer. Prenses on sekiz yaşına yaklaşmaktadır. Bir gün yine Prensesin yemeği için kuleye gönderilen üzüm sepetinden çıkan bir yılan prensesi sokar ve öldürür.
Kızının ölümüne çok üzülen İmparator, kızının bedenini yılanlarla dolu toprağa gömmek istemez. En azından kızının ölü bedeni yılanlardan uzak kalsın diye bedenini mumyalatıp pirinç bir tabuta koyar. Tabut İmparator'un emriyle Ayasofya Kilisesinin yüksek duvarlarından birinin üzerine yerleştirilir.
Günümüzde bu tabutun üstünde iki delik olduğu ve yılanların prensesin ölüsünü bile rahat bırakmadığı söylenir.
Battal Gazi Hikayesi (Atı Alan Üsküdar'ı Geçti) : Kız Kulesi ile ilgili en bilinen hikayelerden biri de Battal Gazi'nin hikayesidir. Ünlü Arap Komutanı Battal Gazi Bizans üzerine sefer düzenler. İstanbul kuşatmasından sonuç alamayan Battal Gazi Üsküdar kıyısına karargahını kurup burada 7 yıl boyunca bekler. Söylenene göre Battal Gazi'nin Üsküdar Kıyısında bu kadar beklemesinin nedeni Üsküdar Tekfurun kızına aşık olmasıdır. Tekfur Battal Gazi'nin kuşatma sonrası geri çekilmediğini görünce korkudan hazinelerini ve güzelliği dillere destan kızını Kız Kulesi'ne kapatır. Battal Gazi buradan Şam'a sefer düzenler. Şam Seferinden geri döndüğünde bizzat Kız Kulesine çıkarak Tekfurun kızını ve hazinelerini aldığı gibi atına atlayıp oradan uzaklaşır.
Kültürümüzde yer alan ve sıkça kullanılan ''Atı alan Üsküdar'ı geçti.'' deyişinin bu hikayeden kaynaklandığı söylenir. Ayrıca Battal Gazi efsanesi ve diğer efsaneler dolayısıyla kule Türkler arasında ''Kız Kulesi'' olarak anılmaya başlanmıştır.
Tepkin Ne?